
‘Çok ciddi bir risk konusudur’
Marmara Denizi’nde yeniden görülmeye başlanan müsilaja ilişkin önemli uyarılarda bulunan Prof. Dr. Mehmet Çakmakcı, “Bizim için çok ciddi bir risk konusudur” dedi
Yıldız Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Çakmakcı, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi İSU Genel Müdürlüğü tarafından kente kazandırılan Başiskele Kullar İleri Biyolojik Atıksu Arıtma Tesisi’nde incelemelerde bulundu. Çakmakcı, tesiste yürütülen çalışmalar hakkında yetkililerden bilgi aldı.
‘AZOT VE FOSFOR GİDERİNİN OLMADIĞI TESİSLERDEN KAYNAKLI’
İncelemelerinin ardından İHA muhabirine açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Mehmet Çakmakcı, Marmara Denizi'nde 2021'de görülen müsilajın ardından Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından 22 maddelik eylem planı hazırlandığını ve birçok maddede gelişme kaydedildiğini vurguladı. Prof. Dr. Çakmakcı, "Gelişme kaydedilemeyen en önemli maddelerden biri, Marmara Denizi'nde azot ve fosfor yükünü azaltacak noktasal kaynaklarda ileri biyolojik atık su arıtma tesisi kurulması konusunda oldu. Aslında o 22 maddelik eylem planında, Marmara Denizi'ne deşarj edilen atık suların yüzde 53'ünün ön arıtmadan kaynaklı olduğu, yani azot ve fosfor giderinin olmadığı tesislerden kaynaklı olduğu da bir nevi belirtilmiş oldu. Şu anda Marmara Denizi'ne yüzde 53 ön arıtma, yüzde 42 biyolojik arıtma ve yüzde 5 de sadece biyolojik arıtmadan geçen sular verilmektedir. Bu eylem planının maddelerinde şu da belirtilmişti: '2024 yılı sonu itibariyle tüm tesislerimiz ileri biyolojik atık su arıtma tesislerine dönüştürülecektir. Bu konuda Bakanlığımız hem teknik hem de maddi destek sağlayacaktır' ama 3 yıllık periyoda baktığımızda çok ciddi bir gelişme kaydetmediğimizi görmekteyiz" dedi.
‘DENİZ TABANINDA CANLI YAŞAMINI SIFIRA İNDİRMEKTEDİR’
Halk arasında "deniz salyası" olarak bilinen müsilajın, denizdeki biyolojik üretimin ilk basamağını oluşturan bitkisel planktonların (fitoplankton) çevresel faktörlerle aşırı çoğalmasıyla oluştuğunu kaydeden Prof. Dr. Çakmakcı, "Baktığımızda yapışkan ve şeffaf bir sıvı görürüz ama bunlar deniz tabanında canlı yaşamını da sıfıra indirmektedir. Tamamen tahrip etmektedir. Bizim için çok ciddi bir risk konusudur" diye konuştu.
‘MÜDAHALE EDEBİLECEĞİMİZ 3 FAKTÖR VAR’
Çakmakcı, müsilaj oluşumuna karşı alınabilecek önlemlere ilişkin de bilgilendirmelerde bulunarak, "Müsilaj oluşumuna karşı müdahale edebileceğimiz 3 faktör var. Birincisi deniz suyunun sıcaklığının değişimi (artırılması), ikincisi su kütlelerinin durağanlığı, üçüncüsü de azot ve fosfor yükünün azaltılmasıdır. Biz burada azot ve fosfor yükünü azaltmak için öncelikli olarak noktasal kaynaklarımızı, evsel su arıtma tesislerimizi, endüstriyel su arıtma tesislerimizi ileri biyolojik su arıtma tesisine dönüştürerek bunları gidermeyi sağlamalıyız. Böylelikle Marmara Denizi'ne en düşük miktarda azotlu ve fosforlu suları vermemiz gerekiyor" şeklinde konuştu.
‘BU TESİSLERİN SAYISINI ARTIRMALIYIZ’
22 maddelik eylem planında suların geri kazanımına da dikkat çekildiğinin altını çizen Prof. Dr. Çakmakcı, "Bugün yaptığımız teknik incelemelerde Başiskele Kullar İleri Biyolojik Atıksu Arıtma Tesisi'ni gördük. Tesisin son kademesinde 17 bin metreküp/gün kapasiteli bir geri kazanım ünitesi olduğunu gördük. 17 bin metreküp/gün suyun bir kısmı peyzaj ve endüstriyel tesislerde kullanılmaktadır. Sulara ikinci kez kullanım hakkı tanıyan böyle tesislerin sayısını artırmalıyız" ifadelerini kullandı.
‘AZOT VE FOSFOR YÜKÜNÜ MİNİMUMA İNDİRMEYE ÇALIŞIYORUZ’
Prof. Dr. Çakmakcı, sözlerini şöyle sürdürdü: "Müsilaj, sadece son 5 yılda oluşan bir durum değil. Marmara Denizi'nin kirlenmesi uzun yıllara sahip bir konu. Eğer bugün tedbir almazsak, gelecek yıllarda Marmara Denizi'nin faydalı kullanımlarından istifade edemeyebiliriz. Bu üzücü bir durum. Şu anda birçok uzman tarafından çeşitli balık türlerinin yetişmediği ifade ediliyor. Bunların sebeplerinden birinin de müsilaj olduğunu söyleyebiliriz. Bizler elimizden geldiği kadar azot ve fosfor yükünü minimuma indirmeye çalışıyoruz" dedi.
‘YENİ ÇÖZÜMLER ÜRETMEMİZ GEREKİYOR’
Marmara Denizi'nde yeniden müsilaj görülmeye başlandığını da aktaran Çakmakcı, "Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü tarafından Marmara Denizi'nde son 3 ay içinde gözlemler ve deniz altında dalgıçlar tarafından incelemeler yapıldı. Hemen hemen Marmara Denizi'nin tüm kesimlerinde, Çanakkale'ye dökülme noktasına kadar müsilaj görüldüğü belirtiliyor. Yapmamız gereken en ivedi konu, ön arıtma tesislerini ileri biyolojik atık arıtma su tesislerine, biyolojik arıtma tesislerini de ileri biyolojik atık su arıtma tesislerine dönüştürmek. Bazı zorluklar olduğunu biliyoruz. Marmara'daki illerimizde kentleşme çok yoğun. Arıtma tesisi kurulacak alan bulunmasında da zorluk yaşanıyor ama örnek almamız gereken ülkelerden biri Japonya. 30 milyon insanın yaşadığı şehirde arıtma tesislerinin ne kadar dar alanlara ve meşakkatli şekilde yaptıklarını görüyoruz. Marmara'yı kurtarmak için en azından bizim bu durumları dikkate alarak yeni çözümler üretmemiz gerekiyor. Marmara Denizi'ni kirleten tek ülke biz değiliz. Tuna'dan, Karadeniz'den gelen kirletici yükler de olduğunu unutmamalıyız. Biz üzerimize düşeni yapmalıyız. Tedbir alırsak canlı türlerini artırma durumları söz konusu olacaktır" dedi. İHA