25 yıllık acı: ‘Ölsem kemiklerim unutmaz’
17 Ağustos 1999 depreminin üzerinden tam 25 yıl geçti. İlçemiz, hem kentsel dönüşüm projeleriyle hem de afet hazırlıklarıyla yeni bir kimlik kazandı ancak “Ölsem kemiklerim unutmaz” diyen depremzedelerin acıları hala hafızalarda
17 Ağustos 1999 Depremi’nin izlerinin silindiği ilçemizde, 25 yıl içinde altyapıdan üstyapıya kadar birçok çalışma yürütüldü. Gerçekleştirilen kentsel dönüşüm ve afet hazırlıkları, kenti daha dirençli hale getirdi ancak depremzedelerin acıları hala taze. Gölcük'te ikamet eden Mehmet Ay (60), depremde kız kardeşini, eniştesini ve 3 yeğenini kaybettiğini belirterek, "Depremde sıra dışı şeyler de yaşadık. Deprem gerçekten felaketti. Psikologlar bu duruma duygu kilitlemesi diyorlar. Kız kardeşimin cenazesini mezarlığa kornaya basarak götürmüşüm. Ölümü düşünemiyorsanız, cenazesini bulduğunuza şükrediyorsunuz. Kız kardeşimi 2 gün boyunca aramıştık, binaları yerle bir olmuştu. Bizim kendi oturduğumuz binanın etrafındaki binalar da yıkılmıştı" dedi.
‘BELKİ DE 15 GÜN SONRA SICAK YEMEK YEDİK’
"Kıyamet kopuyor zannettim" diyen Ay, "Ayakta duramıyorsunuz. Kalkıyorsunuz, deprem sizi yere vuruyor. Belki de 15 gün sonra sıcak yemek yedik. Bunları yaşadık. Allah kimseye bir daha yaşatmasın" diye konuştu.
‘YERLER YARILDI, PARKE TAŞLARI PATLAYIP HAVALARA UÇTU’
25 yıl önce Kavaklı Sahili'nde çay bahçelerinin bulunduğunu, depreme de orada yakalandıklarını anlatan Kadriye Kasapoğlu (51) ise "Her gece sabahlara kadar orada olurduk. Vatandaşlar da gece 00.00'dan sonra çay bahçesine gelirdi. O gece de her zamanki gibi oturuyorduk. Bir anda yerde hareketlilik oldu. 'Ne oluyor acaba?' demeye kalmadan güm sesi geldi. Oturduğumuz sandalyeler yerden havalandı. Çok şiddetli bir vuruş oldu. Onun ardından yerlerde dalgalanmalar oldu. Biz de yere düştük. Yerler yarıldı, parke taşları patlayıp havalara uçtu. Kıyamet koptu zannettik" şeklinde konuştu.
‘SUYUN ALTINDA TAKLALAR ATTIM’
Kasapoğlu, sözlerine şöyle devam etti: "O ara birileri bağırdı. 'Deniz geliyor' dediler. Ben de o sırada denize karşı bulunuyordum. Ben bakınca denizi göremedim. Kafamı kaldırınca suyun havalandığını, köpürdüğünü gördüm. 9 kişiydik, herkes kaçıştı. Dalgalar çay bahçesinin köşesindeki parçayı kopardı. Çay bahçesinin yarısı kırıldı, denize aktık. İnsanın can havliyle ne yapacağı belli olmaz. Bayağı bir mücadele ettim. Taşın tepesine tırmandım ama üzerimden de deniz geçti. Su beni yaklaşık 500-600 metre sürükledi. Taklalar ata ata suyun altından gittim. 'Herhalde ölüyorum. Bari kelime-i şehadet getireyim' dedim. Sonunu da hatırlamıyorum. Suyun altında bayıldığımı hatırlıyorum. Nefesim bitmişti. Kendimi, lunaparkın demir korkulukların etrafında oturur vaziyette buldum. Sanki biri beni oraya oturttu. Ne olduğunu anlayamadım. Şuur kaybı yaşadım. Kalktım ama yürüyemiyordum. Bacağımdan yaralanmışım. Demir kapı gördüm. Orada bilet gişesi vardı. O kapıya tırmandım, gişeye oturdum ama tavan kafama değiyordu. İnsanlar sahile gelemiyordu, su vardı. Sesleri duyuyorum ama kimse beni duymuyordu. Çok fazla gürültü vardı. Suyun içindeydim hala. Sabaha kadar bekledim. Gelenler oldu ama sesimi duyuramıyordum. Bir süre sonra 2 genç geldi, 'Kimse var mı? Sesi mi duyan var mı?' dediler. Çocuklar beni kucaklayıp, dışarı çıkardı. Ablamın evine gittik. Enkazların içinden geçmişim ama ben depremi anlamadım ki. 'Neredeyiz?' dedim, komşular beni tanıdı. Arkamı döndüğümde ablamın binası yoktu. Çökmüştü" dedi.
‘YARILAN BACAĞIMA YOSUN, TAŞ, DEMİR PARÇALARI DOLDU’
Denize sürüklenmenin etkisiyle bacağından yaralandığını söyleyen Kadriye Kasapoğlu, "Bacağım yarılmıştı. Denizdeki basınçla bacağıma yosun, taş, demir parçaları doldu ve temizlenmeden dikildiği için mikrop kaptı. 6 kere ameliyat oldum. Sağ olsun İstanbul'dan gelen cerrahlar sahra çadırı kurdular. Onlar bacağımı ameliyat etti. 100 tane de iğne oldum. Hamd olsun şu anda iyiyim" şeklinde konuştu.
‘ÖLSEM KEMİKLERİM UNUTMAZ’
Depremde babaannesini, kuzenini, arkadaşlarını ve komşularını kaybettiğini dile getiren Kasapoğlu, Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen vatandaşların yaşadıklarını ve hissettiklerini çok iyi anladığını ifade ederek, "Eltimin erkek kardeşi 11 gün sonra sudan çıkarılmıştı. 11 yaşında erkek çocuğuydu. Çocuğun cesedi tanınmayacak haldeydi, kolundaki saatten tanıdılar. Ben annesine 'Gözün aydın' dedim. Öyle bir konumdaydık. Öleni artık unutmuştuk. Cenaze bulununca alkış tuttuk, kahkaha attık. Bu normal insan tepkisi değildi. Deprem oldu, bitti ve her şey yerini buldu ama o yaşananlar asla unutulmaz. Ölsem kemiklerim unutmaz" cümlelerini kullandı. İHA